taşra noteri

taşra noteri. noter zaten gerçeğin vücut bulmuş haliyken, taşra noteri, aşırı gerçeğin somutlaşmış hali.

her şeyiyle nuri bilge ceylan filmine uygun. veznede seri halde damga vuran kilolu kadın. öğle yemeğinde 2 lahmacun 1 ayran götürmüş. fiyatı sadece bilmem ne kadarmış, çok uygunmuş. onu anlatıyor. “2 lahmacunla doydun mu sahiden?” diye sormak istiyorum. sormuyorum. samimiyete gerek yok. sarkastik yaklaşım herkesin hoşuna gitmeyebiliyor. noter eşittir ciddiyet demek. ciddi işler yapılıyor burada. 

tevhid, ifraz, vekaletname, taahhütname falan derken, çok az insanın bildiği bir dil konuşuluyormuş gibi hissediyorsun. hani dil yaşayan bir kavramdı? hani zamanın ruhuna uygun bir şekilde evrilirdi? yıllar öncesinde kalan bir dilin yerine yenisi konamamış sözcükleri burada hâlâ geçerli. 

vurulan damgalar da öyle telmaşa kendinden mürekkepli kaşe falan değil. her vuruştan önce mürekkebe bastırılması gereken, damga gibi damgalar. bir kere mürekkebe bir kere evraka. bir kere mürekkebe bir kere evraka. mürekkebe vuruşta çıkan sesle evraka vuruşta çıkan ses farklı. çok sayfalı bir evrak damgalanıyorsa tuhaf bir ritim oluşuyor. tak taka tak taka tak taka.

bankonun arkasındakilerden biri. geç 30’larında bir adam. kısa kollu gömleği var. gömleğinin kol kısımları o kadar geniş ki öyle olmadığı halde kolları incecik görünüyor. ayağa kalktı. arkasındaki dolap yığınından bir şey almak için. sağ ayağı hafif aksıyor. yerine oturdu. müşterinin verdiği vesikalık fotoğrafı usta hareketlerle evraka yapıştırdı. “fotoğraflara bakıyor musunuz yoksa otomatik olarak direkt yapıştırıyor musunuz?” diye sormak istedim: “mesela şimdi yapıştırdığınız fotoğraftaki kadını biraz sonra sokakta görseniz, ‘ben bu kadını nereden tanıyorum’ diye düşünür müsünüz? ya da ne bileyim fotoğrafına bakıp aşık olduğunuz birisi oldu mu hiç?” aklıma zebercet geliyor birden. size zebercet bey diyebilir miyim?

ortam, 80’lerle 90’lar arasında bir yerde sıkışmış kalmış gibi. bunu çağrıştıran sadece eşyanın tasarımı değil. eşyanın yıpranmışlığı da buna katkı yapıyor. yüksek banko ortama bir bar havası katıyor. hele o yıllardır bankoya aynı noktalardan dayanan dirseklerin bıraktığı izler yok mu?