berke’nin babası aradı.
oradan buradan biraz lafladık. berke’nin derslerini sordum. “pek iyi değil” dedi. “amına koyayım nasıl iyi olsun, sabahlara kadar it kopukla gta oynuyor” dedi, “eh eh eh” diye güldü. (“it kopuk” derken beni kastetmediğini umuyorum.) “yakında üniversite sınavı var. böyle giderse, hamamtası üniversitesindenin sikko bilimler fakültesinde yüzde 50 bursluluk yolları görünüyor” diye de ekledi.
“siz ne yapıyorsunuz, nasıl gidiyor” diye sordu. “yahu berke’nin babası beyciğim, ne çabuk sizli bizli olduk böyle” dedim, “eh eh eh” diye güldüm. “valla” dedim, “bende durumlar bildiğiniz gibi. sabahlara kadar it kopukla gta oynuyorum. yakında sınav falan da olmadığı için gayet rahatım. yalnız ara ara şuramdan şuraya bir ağrı oluyor” deyip sanki telefonda görebiliyormuş gibi, boştaki elimle ağrının nereden nereye uzandığını gösterdim. o da sanki görmüş gibi, “haaa o mu, o şeyden olur ya, son zamanlarda sıftgdff yaptıysanız, o çok pis ağrı yapar” dedi. “sıftgdff” derken ne dediğini hiç anlamadım. resmen ağzını kapatıp sadece dudaklarıyla anlamsız bir ses çıkardı. ben de anlamış gibi yapıp kafa salladım, “evet yaaa, sıftgdff yapmamak lazım aslında çok sık” dedim.
“görüşelim bi ara. bi yerde iki tek atalım. gta online’daki anılarınızı dinlemeyi çok isterim” dedi, eh eh eh diye güldü. “tabii tabii, mutlaka görüşelim. yalnız bu ara antibiyotik kullanıyorum, o bitsin ondan sonra görüşürüz, güzelce kafaları çekeriz” dedim.
“sıftgdff yaparken çok dikkat edin” dedi, kapadı. “senin amına koyayım orospu çocuğu” dedim, kapadım.